1. intihar tanrıya yönelik ağır bir suçlamadır. bırakacağım mektup ona sorduğum "neden böylesin" sorusu olurdu. "eskiden sadece sana inanmayanlar intihar eder sanıyordum şimdi senin iman edene -bu dünyada- vaad ettiğin o dinginliği elde edemeyen isyan ile itaat arasında gidip gelen bir hâl görüyorum. inkar değil isyan, sana sen neden böylesin demek. (halbuki seni bu hale getiren benim) günlük hayatın yetmemesi/ağır gelmesi ama günlük hayata bir alternatif bulamamak. her şeyin kendini tekrar etmesi (tekrarın da tekrarı, çıldırtıcı) ve bu tekrara "neden" sorusunun da dahil olması. sormakta diretince çatışmak, bu çatışmaların hiçbir şey düzeltmemesi, merakla karışık bir bıkkınlık. öldüğüm gün başımı okşayıp her şey geçti diyecekmişsin gibi. tüm belirsizlikler silinecek, endişeler boşa çıkacak." diye de eklemek isterdim -ama eklemezdim. ona şöyle yazmıştım: yazdıklarımı da okuyorsun yazmadıklarımı da-
    tanrıyı affetmem gerekiyormuş gibi hissediyorum. ama yaşam için bu sızlanma müstehak diyorum. onu, beni yarattığına pişman etmek istiyorum sanki. yaşamın öcünü almak istiyorum. var olan olmuş olacak her şeye acıyorum. bu anlık "şeytani" isteklere bakınca köşemde oturup çürümeyi bekliyorum gibi görünüyor. aslında öyle değil, bu ağacın allayıp pullayıp sarıldığım dalı çok.
    ilk hevesle duyduğum şeksiz şüphesiz imanın bana kazandırdığı disiplin ve duruş ne guzeldi. ne oldu ne değişti, her şey eskir de yahu bilinmeze dair olan eskir mi, insan bilinmezi tekrar tekrar yaratan değil mi? bilmiyorum. tanrıyla birbirimizi hoş görüyoruz. boynuma yadigar bir kolye gibi hep asılı inancım, aynadaki az yontulmuş yüz, yıpranacağını bilmezden gelen ruhum. yine de olan bitene sakince gülümsüyoruz.